Sıcaklık gittikçe artıyor, güneye daha da güneye kaçıyoruz bu sefer. Endülüs bölgesinin baş tacı, Flamenko dansının beşiği.. Hem büyüleyici, aynı anda da baştan çıkarıcı nadide şehir Sevillada’yız.. Guadalquivir nehrinin doğusunda, Madrid’in 550 km güney batısında kalan ve Atlas okyanusundan da 87 km içeride bulunan kentin nüfusu, etrafında ki köy ve kasabalarıyla beraber 1 milyon 760 bini bulmaktadır. Sevilla merkez sınırları içerisinde ki nüfusuyla kent, İspanya’da 4. sıradadır.

Avrupa’nın en büyük üçüncü büyük katedraline sahip olan şehir, geçmişte en önemli kültür merkezlerinden biri olmuştur. Eski dönemlerde İspanya ve Amerika arasında ki ticarette değerli bir rol oynamış ve İber yarımadasının bugünlerde bile en aktif nehir limanlarından birine sahiptir. Aynı zamanda Yeni Dünya’ya gerçekleştirilen keşif seyahetlerinin de başlangıç noktasıdır. Kış mevsiminde en soğuk ayın Ocak olduğu kentte, Okyanus etkisinde kalan Akdeniz iklimi hissedilir. Kışın sıcaklıklar 5 -15 °C arasında seyrederken , yazın sıcaklıklar 40- 45 °C ‘ye ulaşabilir.

Sevilla Tarihi

Endülüs’ün incisi

Bugün Guadalquivir nehrinin bulunduğu bölgede olan Sevilla kenti,  arkeolojik bulgulara göre, MÖ 9.yy’da Tartessiyanlılar tarafından kurulmuş. Buraya yerleşen kabileler avcılık ve balıkçılık yapıyorlarmış. Bugün bile günümüzde, Sevilla Arkeoloji Müzesinde, bu dönemden kalan bronz alatleri bulmak mümkün. Daha sonra Kartacalılar tarafından fethedilen Sevilla, MÖ 206 yılında Romalıların egemenliğine geçmiştir. Roma İmparatorluğunun 10. Yüzyılın başında Vandallar ve Vizigotlar tarafından yenilgiye uğratılır. MS 711 yılından 1248 yılına kadar Müslüman ordularının eline geçer. Sadece Sevilla ve Al-Andalus bölgesinde değil, İspanyanın nerdeyse tamamında egemenlik kurarlar ve unutulmayacaki silinemeyecek izler bırakırlar. Bugünlerde Sevilla’da bulunan La Giralda, o dönemlerden kalan önemli bir caminin kulesidir mesela. 1248 tarihinde ise Kastilye ve Leon Kralı III. Fernando tarafından ele geçirile Sevilla, komutasında ki Hristiyan kuvvetleriyle , bir çok Müslüman ve Yahudi çoğunluğu kentten gönderip, Müslüman yönetimine son vermiştir.

Şehrin kaderi 1492 yılında Amerika’nın keşfi ile değişmiş, Sevilla’nın limanları bu keşifte büyük bir rol oynamıştır. XVII.yy ise Sevilla için sanatsal anlamda harikulade bir dönem olmuştur. Sevilla doğumlu olan Murillo, Valdes Leal, Diego Velazquez gbi ressamlar, Martinez Montanes gibi heykeltraşlar, çok önemli eserlerini geride bırakmışlardır. Dünya edebiyatında da önemli bir rol üslenen kent, 20 yüzyılın başlarında dikkatleri çekmeyi başarmaya devam etmiştir. 1929 Latin Amerika Sergisine ev sahipliği yapmış ve yakın tarihimizde gerçekleşen 1992 EXPO ile hareketli şehir imajını güçlendirmiştir.

Ne yiyelim, ne içelim?

Muhteşem yemekler

Binbir çeşit tapasın ana yurdudur Sevilla.. O kadar çok çeşit vardır ki ve her yediğiniz size hem farklı, hem bir o kadarda tanıdık gelir Endülüs bölgesinin güzel şehri Sevilla’da. Halkı bir o kadar sıcak kanlı olunca, hem ikram boldur, hem de çeşit…O yüzden Sevilla, İspanya’da aç kalacağınız nadir yerlerden birisidir:)

Yaz mevsiminin vazgeçilmez lezzeti Gazpacho.. Diğer bir adıyla soğuk çorba..Soğan, domates, sarımsak, salatalık, zeytinyağı ve tuz içeren Endülüs sıcağında olmazsa olmazlardan, ferahlatıcı soğuk çorba. Pescadito frito( Kızarmış küçük balık) Salmorejo (Gazpacho tarzı soğuk çorba), Queso Manchego (Manchego peyniri) Tortilla de Patata (Patatesli yumurtalı omlet) Olivaz verdes( yeşil zeytin), Olivas rellenos con pimiento rojo( kırmızı biber ile doldurulmuş zeytin) başlangıçlar olarak doyurucudur. Bunların dışında Arap kültüründen de etkilenmiştir Sevilla mutfağı. Et ve balık tabaklarında gayet başarlı olan mutfak, bakliyatlar ve sebzelerde ki kaliteyi ön planda tutmuştur. Baharat ve farkı soslarda da tanıdık tadları yakalamak mümkündür.

Mutlaka Görün

Eşsiz mimari

Yenilenmiş olan ve tamamiyle büyüleyici olan İspanya Meydanını, İspanyol, Müslüman ve Hristiyan karışımını tek bir bünye altında toplayan İslam sarayı Alcazar’ı ve onun Gotik, Barok ve Rönesans tarzlarının karışımı olan bahçelerini ve Alcazar’ın yanında bulunan ve eskiden Yahudilerin bölgesi olan Santa Cruz’u, sizleri XV. Yüzyıla taşıyan ve dünyada türünün en büyük binası olan Sevilla Katedralini, kentin en büyük ve Avrupa’nın en güzel parklarından biri olan Maria Luisa Parkını, 1839 yılında kurulmuş ve Ortaçağ zamanından 20.yy’ın başlarına kadar bir çok çalışmanın bir arada bulunduğu ve farklı kolleksiyonları bir arada toplayan Güzel Sanatlar Müzesini, Torre del Oro’yu (Altın kule), Sevilla’dan geçen Guadalquivir nehrini ve meşhur ve tarihi köprü Triana’yı, 1941-46 yılları arasında modern kilise olarak inşa edilen Basilica Macarena’yı, Plaza Encarnacion’da bulunan ve Nisan 2011 yılında bitirilen ve yapımında tahta kullanılan Metropol Parasol’u, Katedrale ve Alcazar’a bitişik olan Plaza Triunfo’yu, Boğa güreşlerinin yapıldığı Plaza Toros’u, Mercado de Triana’yı, tekne turlarına katıpıl Guiness Rekorlar kitabına girmiş en uzun ve tek parça köprüyü ve La Giralda’nın tepesine çıkıp güzel manzarayı mutlaka izleyelim, görelim ve anıları hafızalara kaydedelim.

Santa Cruz

Görülmesi gereken yerler

Her yer Sevilla’nın kalbi. Her yerde hayat, her sokakta farklılık, her yerde kültür, her yerde tarih çıkar karşınıza. 1936-1939 İspanya iç savaşında cumhuriyetçilerin değil, milliyetçilerin kontrolü altında olmasından dolayı bir çok anıt ve yapı ayakta kalmayı başarmıştır.O yüzden nereden başlayacağımızı seçemesekte, güzel bir sıralamayla anlatalım istedik size bu etkileyici kenti. İlk olarak Plaza España ile ( İspanya Meydanı) başlayalım…Maria Luisa parkının sınırları içerisinde bulunan bu meydan mimar Anibal Gozalez tarafından tasarlanmıştır. Kocaman, yarım daire şekinde ki alan , bugünlerde hükümete ait ve içlerinde Sevilla Belediyesinin belli bölümlerinin de bulunduğu bir çok hizmet binasını barındırmaktadır. Önemli bir çok filmin sahne çekimlerine şahitlik yapmıştır bu meydan. Larence of Arabia ( Arabistanlı Lawrence) ve Star Wars Bölüm I ( The Phantom Menace-1999) , Star Wars Bölüm II ( Attack of Clones- 2002) filmlerinin belli sahneleri bu meydanda çekilmiştir.

Bu meydan Maria Luis parkıyla birleşince tarihin içinde hissetmemek imkansız. Geçen at arabaları , sizi ister istemez tarihte yaşananları hayal etmenize itiyor.. Eskiden saraya ait bir bölümmüş Maria Luis parkı, hemde botanik bahçesiyle.. Santa Maria Katedrali ve Alcazar Sarayı diğer büyüleyici yapılar. Kristof Kolomb’un mezarının bulunduğu bu katedral Roman-Katolik tarzdadır ve Sevilla’nın eski Yahudi mahallesi olan Santa Cruz bölgesindedir. Bu katedralin çan kulesi olan La Giralda ise Müslümanlar döneminde minare olarak inşa edilmiş ve 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirasları listesine alınmıştır.1181 yılında yapılmasına başlanan ve 1364 tarihinde tamamlanan Alcazar Sarayı da Hem İslam, hem de Hristiyan kültürünün etkilerini taşır. Alcazar Sarayının dış duvarlarının bir bölümü olan (Torre del Oro) 10 köşeli Altın kule Guadalquivir nehrinin kıyısında enfes bir manzara oluşturur. Kentin merkezinin Sevilla Katedralinin olduğu bölge olarak düşünebilir ve bu meydandan aralara, sokaklara karışabilirsiniz.

Nerelere akalım?

Gece hayatı

Yazın sıcaklıklar arttığı için Endülüs bölgesinde ve Sevilla’da hayat akşam 17:00’dan sonra haerketlenir ve hız kazanır. İnsanlar sıcaktan olsa gerek kendilerini o saatşerden sonra sokağa atarlar ve hayat yaz geceleri özellikle hep sokaklarda harekteli ve heyecalı geçer. Guadalquivir nehrinin etrafı ve Sevilla’nın eski şehir bölgesi hep hareketlidir. Botellon adlı kültür burada da vardır ve sokakta atıştırmalıkları ile gece çıkan insanlar sokakta içmeye başlarlar. Bundan sonra gece kulüplerine ve eğlence mekanlarına gidilir. Sevilla halkı giyimine, kuşamına ve bakımına İspanya’da hemen hemenen çok düşkün olan halktır , belki bu detay uzun yıllar orada yaşamış Arap-Müslümanlardan kalmış, gösterişe, şahşaya önem verdiklerini her şekilde ifade ederler. En önemli ve hareketli gece ortamları Alfalfa bölgesi, Alameda ve Triana nehri kıyısında ki Betis’tir. Yazın akşam sıcaklıklarının 30 derecede olduğu Sevilla’da outdoor barlar ve clubbingler fazlasıyla meşhurdur. Dip dibe olan bu mekanlardan birinden çıkıp diğerine gitmek hem ulaşım açısından rahat hem de farklı ortamları tadabilmek bakımından eğlenceli olabilir. Bu ara Flamenko dansının yurdu olan Sevilla’da muhakkak yerinde iken Flamenko show izlenmeli ve sangria ( meyveli şaraplı İspanyol içeceği) eşliğinde dansı izlemenin tadı çıkarılmalıdır.

Ulaşım

Şehir içi ulaşım

Kent çok büyük olmadığı ve her yer birbirine fazlasıyla yakın olduğu için, ulaşımda aynı şekilde rahattır. Şehir içinde bir çok yere yürüyerek gidebilirsiniz. Böylelikle görmeniz gereken bir çok yeride rahatlıkla görme şansını elde etmiş olursunuz. Yürüyerek gidilemeyecek bölgelere ise otobüs veya taksilerle ulaşmanız mümkündür. 10’luk bilet alarak otobüs hatlarını kullanabilirsiniz. ‘Tussam’ adı verilen bu hatlarda, harita yoluyla aktarmaları, nerede ineceğinizi ve nereye gideceğinizi rahatlıkla takip etmeniz mümkün.

Konaklama

Konaklama açısından Sevilla kenti, beraberinde bir çok opsiyonuda sizlere sunar. Modern, büyük otellerin yanısıra Eski şehir bölgesinde avlulu, Arap mimarisinin hakim olduğu otellere rastlamak fazlasıyla mümkün. O yüzden bölge olarak tam merkezde olup her yere yakın olmak isterseniz Sevilla Katedrali çevresi (Casco Antiguo), Triana ve çevresi, Santa Cruz çevresi rahatlıkla kalabileceğiniz ve yürüyerek bir çok noktaya ulaşabileceğiniz merkezlerdendir. Biraz daha uzak olarak Macarena bölgesi ya da Avenida Buharia civarında ki oteller hem konum, hem de kalite olarak gözü kapalı tercih edebileceğiniz yerlerdendir. Sevilla kenini tam anlamıyla yaşamak ve tanımak için en az 4 gün şehirde vakit geçirilmeli ve konaklama yapılmalıdır.

Sevilla Paskalya

Festivaller, festivaller…

Sevilla’da Paskalya eğlenceleri 16.yy’ dan beri kutlanmaktadır ve uluslararası bir üne kavuşmuştur. 50.000’e yakın insan geleneksel kıyafetlerini giyer ve 58’e yakında organizasyon dini anıtlar omuzlarda taşınırken geçit törenine katılır. Bu dini geçit töreni her akşam ve her gece tekrarlanır. Her kilise kendi ekibi ile kendi rotasını belirler buna rağmen her rotada resmi geçit törenini gerçekleştirmek zorundadır. Campana sokağında başlayan bu alay kiliseyi geçtikten sonra biter.