Geride bıraktığımız ve bitmek bilmeyen uzun kış günleri… Artık silkelenip yollara düşme zamanı. Herkesin içini ısıtacak, tatile gitme heyecanını ateşleyecek bu yazımızla tekrardan sizlere merhaba demek istedik. Her daim sıcacık iklimi, kristalimsi suları, saklı kalmış koyları, 3.000 km kıyı kesimi, adaları ve beyaz kumu ile gözde koyların cennet mekanıdır İspanya. Bu güzel ülkede o kadar çok keşfedilmesi gereken yer var ki…

İspanya’nın sahil kesimi toplamda 6 bölgeye ayrılmıştır. Bunlar Costa Dorada, Costa Brava, Costa de la Luz, Costa Blanca, Costa del Azahar ve Costa del Sol’dur. Sizler için farklı bölgelerden 5 plaj seçtik ve muhakkak görmeden dönmeyin dediklerimizi bir araya getirdik…

Nasıl bir ada bu kadar küçük olur ve nasıl bu küçücük adada sayamayacağınız kadar inanılmaz kayıp koylar bulunur. Her köşe inanın ki bir cennet, her köşe başka bir dünya… Bu ise benim en sevdiğim koylardan. Özellikle tekneye gidilmesi tercihtir dediklerimden. Su lugatta anlatılması zor bir mavi, kum son derece beyaz, sessizlik ve huzurun temsili Ses Illetes. Varın ve kalın, mümkünse dönmeyin dedirtten plajlardan…

Costa Brava’nın incisi, güzel kasaba Begur… Tarih korunmuş, sokaklar tertemiz, bir de üzerine doğa ve bu kadar güzel bir deniz eklenince inanılmaz keyifli. Barselona’dan sadece 110-120 km kadar uzaklaşmanız yeterli bu cennet koya varmak için. Dalgıçlar tarafından tercih edilen Agublava ismi kadar (Beyaz su demek bu ara) tertemiz, çakılların renginden almış olmalı adını. Azıcık açılınca denizaltını izlemeden dönmeyin derim. Deniz gözlüğü şart, yeşille mavinin kaynaştığı koya muhakkak uğramalısınız.

İspanya’nın 3.büyük kentlerinden biri olan Valensiya kıyılarının uzunluğu, genişliği, kumunun inceliği ve deniz suyunun sıcaklığı ile bilinir. Nerdeyse bölgede bütün bir sene yüzebilirsiniz dersem abartmamış olabilirim 🙂 El Saler ise kentin güneyinde kalan, Albufera natural Parkın içindedir. Tamamen oluşum doğal ve kum tepeciklerinde yetişen bitkilerle örtülüdür. En çok ilginize çekecek şey plajın uçsuz bucaksız oluşu ve denizinin temizliğidir. Natural Parkın içinde yer alması da zaten ne kadar yeşil ve temiz bir atmosferde olduğuna en önemli işarettir. Eğer yazın yolunuz Valensiya’ya düşerse, uğramadan dönnmeyin derim.

Dalgalar ve dalga severler. Atlantik Okyanusu tüm güzelliği ve hırçınlığıyla sizi kendisine çekmeyi iyi bilir. Chiclana de la Frontera ise güneyde en uzun ve en keyifli plajlara sahip. Tabii Okyanus kıyısında olmanın verdiği bir farklılık var. Denizde ki dalgalar sörf yapmak için inanılmaz uygun. Bir çok sörfçü kendine mekan olarak bu bölgeyi seçer. Ama sakin ve rüzgarsız günlerde, okyanusta yüzmenin fakını hissettirir. Uzun ve geniş bir kıyı, temiz bir okyanus… En keyiflisi ise gün batımı. Güneyde günbatımı baya geç saatlerde, güneş sizlere veda ederken Okyanus’a batışı ile sizi büyüler…

Balerya adalarının ikinci büyük adası olan Menorca çam ağaçları arasında saklanmış koyları, natural parkları ve tarihi yapısı ile sizi eminim büyüleyecektir. Turqueta koyu adı gibi turkuaz renkte kristalimsi bir suya sahiptir. Adanın bakir koylarından biri olan Turqueata’ya araçla ulaşmak imkansız. Belirli bir noktaya kadar aracınızla gelip, park alanına aracınızı bırakıyorsunuz ve 10 dakikalık bir doğa yürüyüşünün ardından turkuaz renkli sakin, bir koya varıyorsunuz. Macarella koyuna da yakın olan Cala Turqueta, her iki koyun tadını çıkarmak için ideal. Muhakkak uğramalısınız…