700 yıldan fazla bir süre Müslümanların egemenliği altında olan bu bölgede bugün halen bu etkiyi hissetmek mümkün. Malaga,Sevilla, Granada ve Cordoba şehirlerinde Arap mimarisinin büyüleyici eserleri Gibralfaro Kalesi (Malaga) Alhambra Sarayı (Granada), Cordoba Camii ve Alcazar (Sevilla). Bu şehirlerin gezilerinde Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin yedi yüzyıldan fazla bir süre boyunca barış içinde yaşadıklarını hissedeceksiniz. Sizde bu hissi yaşamak ve Endülüs bölgesini OlaSpain ayrıcalığı ile tanımak istiyorsanız tur rezervasyon formumuzu doldurun ve rezervasyonunuzu hemen yapalım.
Akdeniz sahillerinde ‘Costa de Sol’ üzerinde kurulmuş bir liman şehridir. Kuzey Afrika sahillerinden sadece 130 km uzakta olan bu şehir, doğal ve tarihi, güzellikleri, muhteşem mimarisi ile Endülüs bölgesinin önemli şehirlerinden biridir. Hem bir liman kenti olması hemde canlı bir sosyal hayata sahip olması Malaga’yı cazip kılan. Gezimiz boyunca Plaza de Merced, Cervantes Tiyatrosu, Liman bölgesi, La Alcazaba ve Gibralfaro Kalesi’ni görüyoruz. Endülüs turu kapsamında en çok müzeye sahip olan şehir, kültür başkenti olma yolunda hızlıca ilerlemekte. Pablo Picasso’nun doğum yeri olan Malaga’da dilerseniz doğduğu evide görmeniz mümkün. Birbirinden güzel parkları ile Malaga, Endülüs sıcağında içinizi serinletecek. Olaspain ile bu turun tadının farkına varın..
Nadide şehir Sevilla… Endülüsün kalbi, baş tacı… Sanki daha önce ben burada yaşamıştım dedirten, tarih kokan sokaklar. Aşktır Sevilla, sizi geçmişe taşımanın belki de diğer bir adı… İlk önceleri bir iber kasabası olarak kurulmuş kent, Milattan önce 2. yy’dan bu yana bir Roma şehri ve yüzyıllarca Müslüman Arapların yaşadığı bir kültür beşiği. Yolculuğumuza Maria Luisa Parkı içinde bulunan Plaza de Espana Meydanını gezerek ile başlıyoruz. Guadalquivir nehrinin geçmiş olduğu bu eşsiz kenti dönemin eski Yahudi Mahallesi olarak bilinen Santa Cruz’u tanıyarak devam ediyoruz. Daracık sokaklarında yürürken kentin, her sokağın bittiği bir köşe başka bir asıra götürüyor bizleri… Sonrasında Muhavvidler döneminden kalma ve yerine 15. Yüzyılda eski camiinin üzerine inşa edilmeye başlanılan ve Dünyanın en büyük 3. Gotik Katedrali olan Santa Maria’yı, Giraldayı, Alcazar Sarayını, 13. Yüzyıldan kalan Altınkuleyi, Belediye Sarayını ve Arenayı görerek tamamlıyoruz.
Nar tanesi, Endülüs’ün bir tanesi. Tabi ki Granada’dan bahsediyoruz. Zaten kelime anlamı da ‘Nar ‘ olan Granada kenti ismini layıkıyla taşıyor. Nar gibi kıpkırmızı topraklar üzerinde kurulmuş ve UNESCO Dünya Kültür Mirasları listesinde yer alan Alhambra sarayına ev sahipliği yapan asil şehir Granada.. İslam mimarisinin ulaşabileceği yüksek noktalardan biri olarak bugüne kadar ulaşmış Alhambra Sarayının temeli 1232 yılında bu kentte atılmıştır.Birbiriyle bağlantılı sayısız odalar ve salonlar, bunlar arasında yer alan geniş ve saklı bahçeler, fıskiyeli süs havuzları ve akar çeşmelerden ibaret olan bu sarayı gezerken adeta kendimizi büyüsüne kaptırıyoruz. Gezimiz esnasında Emevi ve Abbasi dönemlerinden kalma eserlerin yanında eski Müslüman mahallesi olan Albayzin’i, Sagramonte çingene mahallesini, mistik çarşıları ve Katedrali görerek sonlandırıyoruz.
Cordoba şehri yıllarca Endülüs Emevilerinin başkentliğini yapmıştır. O dönemlerde nüfusu 1 milyonu aşan şehrin bundan asırlar önce nasıl bir medeniyete sahip olduğu şehre varıldığında anlaşılıyor. Tarih, ilim, bilim ve kültür şehridir Cordoba. Ayakta kalan tek camii olan Cordoba Camisi 10.yy’da tamamlanmış ve batının en görkemli camisidir. Sade ama etkileyici ve UNESCO tarafından koruma altına alınan bu camii şehrin en önemli simgesidir. Cami gezimizin ardından, labirent sokaklarda bembeyaz evleri, Roma köprüsünü, şehir surlarını, avlulu ve çiçekli evleri ile Yahudi mahallesini ve Almodovar Kapısını görerek tamamlıyoruz.
Mrs.