Tarihi yarımada İberya’nın arka bahçesinde ki saklı mı saklı, gizemli koylar. Barselona’dan 150 km uzaklaşıyoruz ve Akdeniz’in girintili çıkıntılı sahil kıyılarına ulaşıyoruz. Dağların Ege’de olduğu gibi denize dik uzanması burada da muhteşem koylar oluşmasını sağlamış. Ve bu koyların etrafındaki şirin balıkçı kasabaları. Şimdi Costa Brava zamanı…

Girona’ya gidiyoruz!

Evet, evet!!! Bu sefer sizleri öyle uçağa binip saatlerce yol kat etmenizi gerektirmeyen, jetlag yorgunluğu ile gün kaybı yaşamanıza neden olmayan ama bir o kadar da dünyanın başka bir ucundaymışsınız gibi de uzakta hissetirecek tarihi kentin küçük sahil kasabalarına götürmeye karar verdim. Hem vahşi doğası hem de çivit mavisi denizi ve saklı saklı yüzlerce koyuyla gizemini koruyan güzel Girona ve onun ünlü kıyıları Costa Brava…

Büyük bir şehir olan Barselona’dan sadece 150 km kadar uzaklaşınca ‘Ben nerdeyim’ dedirten bu keyifli sahil kasabaları deniziyle, mavisiyle, yeşiliyle, kaybedilmemiş kültürel gelenekleriyle, tadına doyamayacağınız lezzetleri ve zengin gastronomisiyle, bitmeyen festivalleriyle her an bir sürpriz yaşatır size. Zaman hem durur, hem de hızlı akar bu topraklarda…İşte böyle bir ikilem..

Sabahın erken saatlerinde yola koyulmak sizlere inanın çok şey kazandıracaktır. Barcelona’dan kuzeye doğru uzaklaşmaya başlayınca şehir arkanızda kalacak ve önünüz daha yeşile hatta gittikçe koyulaşan bir yeşile kendini bırakmaya başlayacaktır. Size yol gösteren yeşilin koyuluğu olsun☺ O yüzden ilk kasabalarda durmaktansa ilerlemeye devam edin.

Tossa de Mar kalesi, eski köy ve antik çarşısıyla, Platja de Aro mavinin tonlarının adeta yarış içersinde olduğu saklı minicik koylarıyla, bir kaç saat mola vermenize neden olabilir. Dilerseniz geceyi orada geçirip bir ertesi gün Palamos’a kadar uzanıp ünlü , kan kırmızısı ve lezzetine doyum olmayan ‘ Gambas de Palamos’ yiyebileceğiniz bir balıkçı restoranına uğrayıp bu lezzeti tadabilirsiniz. Yerel Katalan halkın yoğunca olduğu, seçkin kasaba Callela de Palafrugell’de de muhakkak sahilde bir akşam yemeği yemeli, l’Escala’da nerdeyse 2000 yıllık Empuries enkaz şehrini görmeli ve tarihi yaşamalısınız.

Gittikçe yollar daralır, taşlı patikalar artar ve yolunuz size Roses’e doğru götürür. Daracık koyların, parmakla sayabileceğiniz kadar az insanın keşfettiği, bazen kayalık dalabilmeniz için, bazen ise dümdüz kumluk koylar size eşlik eder. Artık doğa tamamen vahşileşmiştir. Telefonunuzun bile çekmediği bir kapsama alanındasınız! Sayılı bir kaç restoran ve sonsuz doğayla başbaşa kalmanın vakti geldi geçiyor bile… İşte ben sizlere bu yazımı , iletişimin olmadığı , kalem ve kağıdımla beraber inanılmaz bir manzara karşısında , mavi-yeşil tonunda yazıyorum. Yazıyorum ki siz de bilin, görün.. Çok daha fazlasıyla, bugünlük benden bu kadar.. Yola devam…